Yabancılara Türkçe Öğretiminde Metodoloji

Yabancı TürkçeYabancılara Türkçe öğretiminde yaklaşım, yöntem ve teknik konuları, çok üzerinde durulmayan ve tartışılmayan hususlardır. Oysa bu yeni ve önemli alanda çok hızlı gelişmeler olmakta ve Yabancılara Türkçe öğreten merkezler hızla çoğalmaktadır. Modern iletişim araçlarının da hızla yer almaya başladığı ikinci dil öğretiminde yöntem konusunda yeni tartışmalar gündeme gelmiştir.

Yabancılara Türkçe öğretiminde ise henüz program sorunu hâlledilebilmiş değildir. Bu alanda elle tutulur bir programın olmayışı, kurumlar arasında yöntem ve teknik farklılıklarını çoğaltmıştır. Hedef kitlelere göre ayrı ayrı uygulanması gereken yöntem ve teknikler konusundaki duyarsızlıklar, farklılıkları derinleştirmektedir. Yabancı evhamını ile öğrenciye veya diplomatla iş adamına aynı biçimde Türkçe öğretme çabaları buna bir örnektir. Anahtar kelimeler: yabancılar, Türkçe öğretimi, metodoloji

Giriş

Yoğun iletişimin yaşandığı günümüz dünyasında, hangi toplumda olursa olsun, bireyin kendini dünyadan soyutlaması, etrafında olup bitenlere ilgi duymaması, onlara kulak asmaması söz konusu olamaz. Koşullar, bireyi insanlığın ortak sorunlarının paylaşımına ve bu sorunların çözümüne katkı getirici davranışlar da kazanmaya zorlamaktadır. Bu davranışların bir bölümünü de beceri düzeyinde yabancı dil bilgisinin oluşturduğu söylenebilir. Dolayısıyla, birçok insan yabancı dil öğrenme ihtiyacı duyar hâle gelmiştir. Bu ilginin, doğal olarak yabancı dil öğretiminde yeni kavram ve yaklaşımların geliştirilmesine ve öğretim hedeflerinde önceliklerin değişmesine yol açtığı söylenebilir (Budak, 2000).

Çağdaş yaşamın temel yapısındaki değişmeler, yeryüzündeki bütün toplumların dışa açılmasını ve toplumlararası ilişkilerin giderek artan bir hızla gelişmesini gerektirmektedir. Gerek toplumların dışa açılmasında gerekse toplumlararası ilişkilerin geliştirilmesinde insanların kendi ana dilleri ile iletişim kurmaları yetersiz kalmakta ve yabancı dil öğrenme ihtiyacı ortaya çıkmaktadır. Yabancı dil öğrenme ihtiyacı, toplumlararası ilişkilerin yoğunluk kazanması ve kitle iletişim araçlarının gelişmesine paralel olarak artış göstermekte ve dün olduğu gibi bugün de güncelliğini korumaktadır.

Günümüz toplumunda bir değil, birkaç dili öğrenmenin önem teşkil etmesinden dolayı yabancı dil öğretimi, her çağdaş ülkenin gelişmiş veya gelişmekte olan ülkenin eğitim sisteminde önemli bir yer tutmakta, büyük boyutlarda teknolojinin de katkısıyla uzun süreli programlar uygulanmaktadır. Kültürlerin etkileşimi, kültürlerin birbirlerinin egemenlikleri altına alma yarışları, hep yabancı dil öğretimi ile ilişki kurularak sürdürülmüştür (Özoğlu, 1983: XII). İşte yabancılara Türkçe öğretme işi bu yüzden çok büyük bir önem taşımaktadır. Yabancılara Türkçe öğretimi alanında yöntem arayışları sürmektedir.

Metodoloji, yöntembilim demektir. Fransızcada metodoloji (methodologie) sözü, başta felsefe olmak üzere çeşitli bilim dallarında “yöntem araştırmak ve yeni yöntemler ortaya koymak amacıyla ilkeler geliştiren bilim” anlamına gelmektedir. Dolayısıyla metodoloji, yöntemler üstünde genel bir kavramdır.

Bir bilginin bilimsel olabilmesi için nesnel olması gerekir. Nesnel olabilmesi için ise betimlenmesi, daha sonra tanımlanması, ölçülmesi ve sınıflandırılması gerekir. Bu biçimde elde edilen bilgiler işe yarıyorsa değerlendirilmeye müsait ve nesnel bilgilerdir. Bu aşamalardan geçmeyen bilgiler ise özneldir ve bilimsel metodolojinin dışındadır. Yabancılara Türkçe öğretiminde de bilimsel yöntem arayışlarına ihtiyaç vardır.

Yabancı dil öğretiminin ve genel olarak dil öğretiminin iki temel dayanağı vardır. Bunlar, öğrenilen dilin niteliğine ilişkin bilgiler ve dilin öğrenilmesine ya da kazanılmasına ilişkin görüşlerdir. Dil öğretiminin dayanaklarının genişlemesi, amaçlarının daha değişik açılardan görülebilmesini sağlıyor. Genel bir amaç yerine, kullanım bağlamına uygun düşen, çerçevesi iyi çizilmiş bir amaç belirlenmeye çalışılıyor (akademik amaçlı, iş amaçlı vb.). Yabancı dil öğretim amaçlarındaki belirlemeler en çok ders planı ve öğretim yöntemlerini etkilemiştir. Dil öğretilirken genellikle iki yol izlendiği görülmektedir. Önce bir dil bilgisel taban hazırlanmakta, buna daha sonra işlevsel- kavramsal boyutlu konular eklenmektedir. İkinci yaklaşımda ise dil bilgisi ve işlev en baştan birlikte ele alınmakta böylece yapı- işlev örgüsü sağlanmaya çalışılmaktadır (Kocaman, 1983: 4). Bu arayışlar sonucunda değişik sınıflandırmalar yapılmış, bu da yaklaşım, yöntem ve teknik kavramlarının değişik anlamlarda kullanılmasına sebep olmuş, bu kavramlar tartışılmaya başlanmıştır.

Yaklaşım (strateji) kelimesi Türkçe Sözlükte (2005), “Önceden belirlenen bir amaca ulaşmak için tutulan yol” olarak anlamlandırılmaktadır. Yaklaşım, dil öğretim ve öğreniminin doğasına ilişkin bir dizi hipotezdir. Yaklaşım kendi kendini kanıtlar bir nitelik taşır, öğretilecek konunun doğasını tanımlar.

Yöntem kavramı, usul ve metot kelimeleri ile de karşılanmaktadır. Yöntem, kavramın Türkçe adlandırılması; metot, batı dillerindeki ifadesi; usul ise Arapçadaki kullanımıdır.

Yöntem kavramını, Türkçe Sözlük (2005), “1. Bir amaca erişmek için izlenen, tutulan yol, usul, sistem. 2. Bilimde belli bir sonuca erişmek için bir plana göre izlenen yol, metot.” Oğuzkan (1993:166) ise “l.Bir sorunu çözmek, bir deneyi sonuçlandırmak, bir konuyu öğrenmek ya da öğretmek gibi amaçlara ulaşmak için bilinçli olarak seçilen ve izlenen düzenli yol. 2. Yeni gerçekleri bulmak bilinen gerçekleri yorumlamak ve açıklamak için uyulan mantıklı düşünce yolu.” Öncül (2000:1208), “1.Genel anlamda olaylar ve kavramlar üzerinde çalışmanın düzenli yolu, özellikle bilimsel gerçekleri ortaya koymadaki düzenli çalışma biçimi. 2. Belli bir bilim dalında özel biçimde çalışma türü, bir bilime araştırmada yön veren yaklaşım biçimi.” şeklinde tanımlanmaktadır.

Teknik kavramını, Oğuzkan “1. Herhangi bir sanat, üretim ve öğretim etkinliği için başvurulması gereken beceri, işlem ya da yol (1993:142), Demirel, “Bir öğretme yöntemini uygulamaya koyma biçimi (2005:121) olarak tanımlamıştır.

Yukarıda ele alınan yöntemler dışında bazı araştırmacılar tarafından dil öğretiminde kullanılabilecek teknikler de belirtilmiştir. Demirel (1990), dil öğretim tekniklerini; grupla ve bireysel öğretim teknikleri olmak üzere iki ana başlık altında ele alır. Gösteri, soru-cevap, rol yapma-drama, benzetim, ikili grup çalışmaları, mikro öğretim ve eğitsel oyunlarla öğretimi grupla uygulanan teknikler arasında saymaktadır. Bireyselleştirilmiş öğretim, programlı öğretim ve bilgisayar destekli öğretimi ise bireysel uygulanan teknikler içerisinde ele almaktadır.

Yabancılara Türkçe öğretiminde yaklaşım, yöntem ve teknik konuları, çok üzerinde durulmayan ve tartışılmayan hususlardır. Oysa bu yeni ve önemli alanda çok hızlı gelişmeler olmakta ve Yabancılara Türkçe öğreten merkezler hızla çoğalmaktadır. Modern iletişim araçlarının da hızla yer almaya başladığı ikinci dil öğretiminde yöntem konusunda yeni tartışmalar gündeme gelmiştir.

Amerikalı uygulamalı dilbilimci Edward Anthony, 1963’te yaklaşım, yöntem ve teknik kavramlarını netleştirebilmek amacıyla bir öneri getirmiştir. Buna göre bir yaklaşım dil öğretimi ve öğreniminin doğasıyla ilgilenen bir seri varsayımdır. Öğretilecek malzemenin doğasını açıklar. Yöntem, dil malzemesinin düzenli sunumu için genel bir plandır ve yöntemin hiçbir parçası seçilmiş yaklaşım ile çakışmaz ve her bir parçası da bu yaklaşıma dayanır. Bir yaklaşım içinde pek çok yöntem olabilir. Teknik, uygulamaya yöneliktir; teknik bir sınıfta gerçekte olan bitendir. Belirli bir amacı gerçekleştirmekte kullanılan bir yol, manevra ya da plandır. Teknikler yöntem ile tutarlı olmalı ve buna bağlı olarak da yaklaşımla uyumlu olmalıdır.(Anthony 1963: 63-7). Anthony’nin modeline göre yaklaşım, dil ve dil öğrenimi hakkındaki varsayım ve inançların tanımlandığı düzeydir; yöntem, kuramın uygulamaya konulduğu ve öğretilecek becerilere, öğretilecek içeriğe ve içeriğin öğretilme sırasına ilişkin seçimlerin yapıldığı düzeydir; teknik de sınıf içi uygulamalarının tanımlandığı düzeydir.

Anthony’nin modeli farklı öğretim önerilerinde bulunan farklı düzeylerdeki soyutlama ve somutlamayı ayır etme konusunda yararlı bir yoldur. Bu modele dayanarak Reform Hareketi sırasında getirilen önerilerin yaklaşım düzeyinde olduklarını ve Dolaysız Yöntem’in bu yaklaşımdan türemiş bir yöntem olduğunu görebiliriz.

Dil öğretiminde yaklaşım ve yöntemleri kavramsal bir tabana oturtmak için başka önerilerde de bulunulmuştur. Language Teaching Analysis (1965) başlıklı kitabında Mackey belki de 60’lı yılların en bilinen modelini geliştirmiştir; bu model temelde yöntem ve teknik düzeyleri üzerine eğilir. Mackey’in dil öğretimi analiz modeli, bir yöntemin altında yatan seçme, derecelendirme, sunu ve tekrar boyutlarına ağırlık verir. Aslında, kitabının başlığına karşın Mackey’in temel hedefi, ders kitaplarının ve bu kitapların temelindeki düzenleme prensiplerinin analiz edilmesidir. Modeli yaklaşım düzeyini ele almayı başaramadığı gibi ders kitaplarında tanımlananlar dışında öğretmenlerin ve öğrenenlerin sınıf içi davranışları ile de ilgilenmez. Bu sebeple de yaklaşım ya da yöntemlerin kapsamlı bir analizi için temel alınamaz.

Bugüne kadar birçok dil öğretim yöntemi ortaya atılmış ve uygulanmıştır. Ancak değişen dil öğrenim ihtiyaçları, dil öğretiminde karşılaşılan güçlüklerin de farklılaşmasına sebep olmuştur. Geçmişte olduğu gibi günümüzde de dil öğretiminde yaşanan sıkıntılar varlığını sürdürmektedir. Bir dilin istenilen düzeyde öğretilebilmesi için her şeyden önce yöntemin doğru seçilmesi gerekir. Yöntemin seçimini etkileyen birtakım etmenler vardır. “Öğretmenin yönteme yatkınlığı, zaman ve fiziksel imkânlar, maliyet, öğrenci grubunun büyüklüğü, konunun özelliği ve öğretim sonucunda öğrencide geliştirilmek istenen nitelikler, öğretim yöntemini etkileyen faktörlerdir.”(Küçükahmet 1997:62-63). Dolayısıyla seçilecek ve uygulanacak olan yöntem, hedef ve ihtiyaçlara göre değişebilir. Seçilecek yönteme uygun araçlar ve uygun ortamın oluşturulması ile uygun öğretim tekniklerinin belirlenmesi ve uygulanması da dil öğretiminin başarılı olması için önem taşıyan hususlardır.

Yabancılara Türkçe öğretiminde ise henüz program sorunu hâlledilebilmiş değildir. Bu alanda elle tutulur bir programın olmayışı, kurumlar arasında yöntem ve teknik farklılıklarını çoğaltmıştır. Hedef kitlelere göre ayrı ayrı uygulanması gereken yöntem ve teknikler konusundaki duyarsızlıklar, farklılıkları derinleştirmektedir. Yabancı evhanımı ile öğrenciye veya diplomatla iş adamına aynı biçimde Türkçe öğretme çabaları buna örnektir.

“Yabancılara Türkçe öğreten kurum veya kişiler, deneyimlerine dayanarak ya da yabancılara İngilizce, Almanca veya Fransızca öğreten yabancı dil öğretim kitaplarından yararlanarak ders kitapları oluşturmuşlar, zamanla bu kitapları geliştirmeye ve bir Türkçe öğretim seti hâline getirmeye başlamışlardır. Fakat, sözü edilen bu kitaplar arasındaki temel birtakım farklılıklar, yabancı bir dil olarak Türkçenin öğretimi alanında ortak bir öğretim programının ortaya konmamasından dolayı gitgide artmış ve bu alandaki kaynaklar arasındaki tutarsızlıklar çoğalmıştır. Bunun somut göstergesi de bu tür eserlerin bazılarıyla Türkçe daha kolay öğretilmeye çalışılırken bazılarıyla oldukça zorlanılmaktadır. Bu sebeple, öğretim elemanı ders kitabını takip etmek yerine, kendi hazırladığı materyallerle ya da karma ders kitabı oluşturmak suretiyle ders yapabilmektedir. Bu durum da, öğrencinin dersi takip edebilmesi açısından güçlükler çıkarabilmektedir.

Dünyanın her yerinde dil öğretim kurumları izleyecekleri eğitim süresini “temel, orta ve yüksek” düzey olarak üçe ayırırken ülkemizde ne yazık ki tek kitapla veya iki kitapla eğitim yapan ve sonuçta katılımcıya sertifika veya diploma veren kurumlar vardır. Oysa, konuyu en azından Temel Türkçe, Orta Türkçe ve Yüksek Türkçe olmak üzere üç düzeyde basamaklandıran bir kur sisteminin kitapları bulunmalıdır. İdeal olanı Avrupa Birliği Dil Gelişim Dosyasına uygun olan A1, A2, B1, B2, C1, C2 diye basamaklandırılan Temel düzeye ait iki kitap (A1, A2), Orta düzeye ait iki kitap (B1, B2) ve Yüksek düzeye ait iki kitap (C1, C2) olmak üzere altı ders kitabı ve bunlara ait öğrenci çalışma kitaplarıyla, öğretmen kılavuz kitabının hazırlanmasıdır.” (Kalfa, 2008:359).

Yabancılara Türkçe öğreten öğretim elemanlarının ders işleyiş biçimleri arasındaki farklılıklar ve kurumlar arasındaki uyumsuzluklar da ayrı bir sorundur. Sınıfın öğreticisi olmak yerine dilin bir bütün olduğu gerçeği göz ardı edilerek dersin öğreticisi olmak gibi uygulamaların temelinde bu alandaki programsızlık sorunu yatmaktadır. Beceri eğitimi değil, dil eğitimi esas olmalıdır.

Temel söz varlığına ve yabancıların temel yaşam alanlarına dikkat edilmeden öğretilmeye çalışılan kelimeler de ayrı bir sorun olabilmektedir. Öğretilmesi gereken kelimeler, her kuruma göre farklı olmamalı, hedef kitlelere göre ayrı ayrı kelime listeleri oluşturulmalıdır. Bununla birlikte kitaplarda neyin ne kadar yer alması gerektiği konusu da tartışılmalıdır. Ayrıca, yurt içinde yabancılara Türkçe öğretimi için hazırlanan kitaplarla dünyanın değişik bölgelerinde dil öğretimi yapmanın zorlukları da gündeme gelmeli ve bir kitapla dünyanın her yerinde Türkçe öğretme anlayışından vazgeçilmelidir.

Dünyada tartışılan bir diğer konu da ikinci dil öğretiminin de ana dili öğretimi gibi dili edinmek gerektiği konusudur. Yabancılara Türkçe öğretiminde bu husus da tartışılmamaktadır. Dil bilgisi mi öğretilmeli yoksa bolca metinle mi öğrenci karşı karşıya getirilmelidir?

Sonuç

Bu alanda yurt içi ve dışında en az on yıl ders veren öğretim elemanlarının katılabileceği ‘Yabancılara Türkçe Öğretiminde Metodoloji” konulu bir çalıştay düzenlenmeli ve bu çalıştayda ortaya konan görüşler ve nihaî kararlar imza altına alınarak Millî Eğitim Bakanlığına sunulmalı ve buna dayalı olarak “Yabancılara Türkçe Öğretimi Programı” hazırlanmalıdır. Bu program da çalıştaya katılan öğretim elemanlarından bir grup tarafından hazırlanmalı, grubun içinde MEB Talim Terbiye Kurulu uzmanları da yer almalıdır. Bunlar hızla ele alınırken 06-08 Nisan 2010 tarihinde Marmaris’te MEB Öğretmen Yetiştirme ve Eğitimi Genel Müdürlüğünün düzenlediği “Yabancı Dil Olarak Türkçe Öğretimi ve Öğretmenliği” çalıştayında alınan kararlara uygun olarak ‘Yabancılara Türkçe Öğretimi Ana Bilim Dalı” kurulmalıdır.

Dil öğretiminde dört temel dil becerisinin uygun yöntem ve tekniklerle kazandırılması gerekir. Dolayısıyla, yabancılara Türkçe öğretimi ile ilgilenenlerin hiçbir yöntemin tutsağı olmamaları, öğretim amaçlarına uygun her yönteme yararlanılabilir gözüyle bakmaları gerekmektedir. Ancak, bunlardan önce yapılması gereken şey, yabancılara Türkçe öğretimi alanında metodolojiyi yani bir ilkeler bütününü ortaya koymak ve buna uyulmasını sağlamaktır.

Yrd. Doç. Dr. Erol BARIN

Gazi Üniversitesi

Kaynaklar

  1. Anthony, E. (1963), Approach, Method and Technique ELT J, XVII(2): 63-67.
    1. Budak, Yusuf (2000), Dün Bugün Bağlamında Yabancı Dil Öğretim Amaçlarına Disiplinler Arası Bir Yaklaşım, Millî Eğitim Dergisi. (147).
  2. Demirel, Özcan (2005), Eğitim Sözlüğü, PegemA Yayıncılık, Ankara.
    1. Demirel, Özcan (1990), Yabancı Dil Öğretimi: İlkeler Yöntemler, Teknikler, Usem Yayınları, Ankara.
    2. Kalfa,  Mahir   (2008),   “Yabancılara   Türkçe   Öğretiminde  Program(sızlık) Sorunu”, Uluslararası Türkçe Eğitimi ve Öğretimi Sempozyumu Kitabı, Doğu Akdeniz Üniversitesi,

Gazi Mağosa, 27-28 Mart.

  1. Kocaman, Ahmet  (1983), Yabancı  Dil  Öğretiminde Yeni Yönelimler, Ortaöğretim Kurumlarında Yabancı Dil Öğretimi ve Sorunları, TED Yayınları.
  2. Küçükahmet, Leyla (1997), Eğitim Programları Öğretim, Öğretim İlke ve Yöntemleri, Gazi Kitabevi, Ankara.
  3. Oğuzkan, Ferhan (1993), Eğitim Terimleri Sözlüğü, Emel Matbaacılık, Ankara.
  4. Öncül, Remzi (2000), Eğitim ve Eğitim Bilimleri Sözlüğü, MEB Yayınları, İstanbul.
    1. Özoğlu, Çetin (1983), Ortaöğretim Kurumlarında Yabancı Dil Öğretimi ve Sorunları, TED Yayınları.
  5. Türkçe Sözlük (2005), Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara.